19 Nisan 2014 Cumartesi

YILDIZ CAMİ

Yıldız Sarayı İstanbul‘daki en ünlü yapılardan biridir.  Tarih boyunca bir çok önemli olaya tanıklık etmiştir. Sultan II. Abdulhamid’in gözde mekanı olan bu saray Teşkilat-ı Mahsusa’nın temellerinin atıldığı yerdir. Teşkilat-ı Mahsusa Osmanlı döneminde kurulmuş istihbarat örgütüdür. Bu gün MİT tarihini bu dönemden başlatmaktadır. Sultan Vahdettin ülkedeki son gecesini bu sarayda geçirmiştir. Sultan Abdulaziz bu sarayda hapsedilmiştir.

Yıldız Sarayı Osmanlı’nın son dönemlerindeki pek çok olaya tanıklık eden büyük bir tarihi eserdir. Beşiktaş İlçesinde bulunur. Kanuni Sultan Süleyman döneminden beri burası padişahların uğrak yeridir. Buradaki ilk padişah konutu av mevsimleri için Sultan I.Ahmed tarafından yapılmıştır. Aradan geçen yıllarda hemen her padişah buraya kendisinden bir şey katmış ve yapı bu günkü halini almıştır.

Yıldız Sarayı içinde pek çok atölye bulunur. Ayrıca tiyatro sahnesi, müzik gereçleri, çeşitli kültür sanat eserleri de saray içinde muhafaza edilmektedir. Bu eserlerin çoğu da Sultan II.Abdulhamid tarafından yaptırılmıştır.


Yıldız Sarayı uzun bir dönem Erkan-ı Harbiye yani Genelkurmay Başkanlığı binası olmuştur. Buradan Osmanlı’nın son dönemindeki pek çok savaşın yönetildiği bilinmektedir. Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa’nın da burada bir odası bulunmaktadır. Cumhuriyet döneminde de uzun bir süre burası askeri tesis olarak kullanılmıştır. 1978 yılında Kültür Bakanlığı’na devredilen eserler arasındadır. Bu tarihten 26 yıl sonra yani 1994 yılında burada müze çalışmaları yapılmıştır. Yıldız Sarayı irili ufaklı pek çok yapıyla birlikte on ana bölmeden oluşur. Bunlar Büyük Mabeyn Köşkü, Küçük Mabeyn Köşkü, Sultan II.Abdulhamid’in Özel Hamamı, Sahne Sanatları Müzesi, Art Nouveau Seksiyonu, Ada Köşkü, Cihannuma Köşkü, Yıldız Sarayı Müzesi, Yıldız Sarayı Tiyatrosu bölümleridir. Kuşkusuz bunlar içinde en fazla dikkat çeken bölümler arasında Art Nouveau bölümü sayılabilir. Bu Avrupa’da 1800′l yıllarda yayılan bir sanat akımıdır. Sultan II.Abdulhamid döneminde Osmanlı’da da kendini göstermiştir.

YENİ CAMİ

Yeni Cami Eminönü’nün göründüğü her yerdeki muhteşem siluetin asıl unsurları arasında sayılır. İstanbul‘un en güzel yerlerinden birinde konumlanmış bu güzel yapı aynı yüzlerce yıllık imparatorluk tarihinin mimari açıdan bir aynası gibidir. Yapımı tam 74 yıl süren bu cami aynı zamanda Osmanlı’nın en uzun sürede inşa edilen camisidir.

Yeni Cami’nin temeli 1589 yılında açılmıştır. Diğer adı Valide Sultan Camii olan bu yapı III. Murat’ın karısına ithaf edilmiştir. Dönemin ünlü mimarı Mimar Sinan’ın parlak öğrencisi Davut Ağa tarafından başlanan yapım çalışmaları bir süre sonra kesintiye uğramış, yapının tamamlanış ve açılış tarihi 1663 yılına rastlamıştır. Bu süre içinde yapıya pek çok mimar imza atmıştır.


 

ORTAKÖY CAMİ

Ortaköy Cami, ya da gerçek adıyla Büyük Mecidiye Camii Osmanlı İmparatorluğu döneminden miras kalan 19. yüzyıl eserleri arasında yer alır. İnşası 1854 yılında tamamlanan yapı, o günden bu yana sadece temelinin denize doğru ilerlemesi gibi büyük bir tehlike geçirmiştir. Buna karşı temel kalaslarla güçlendirilmiş ve denize doğru ilerlemesinin önüne geçilmiştir. Günümüzde İstanbul‘un en ünlü camileri arasında yer alır. Ortaköy Cami bu gün bulunduğu yerde ilk olarak Mahmut Ağa ismindeki bir vezir damadı tarafından inşa edilmiştir. Patrona Halil ayaklanmasında bu dönemde inşa edilen yapının yıkıldığı bilinir. Sultan Abdulmecid bu camiyi tekrar inşa ettirmiş, manzarası ve işçiliğiyle doğunun ve batının en iyi camileri arasına sokmuştur. Yapıda zarafet, tasarım, mimari, emek ve daha sayılamayan pek çok güzellik hayat bulur. Kendisi de iyi bir hattat olan Abdulmecid caminin tek kubbesinde yer alan Allah, Muhammed ve Dört Halife isimlerini hat sanatıyla yazmıştır.

Ortaköy Cami dönemin ünlü mimarı Nigoğos Balyan’a yaptırılmıştır. Bu mimarın babasıyla birlikte dönemin en ünlü eserlerine imza attığı bilinmektedir. Yapı dönemin moda mimarisi olan Barok tarzla inşa edilmiştir. Duvarları beyaz taştan yapılan caminin gün batımında Boğaziçi civarlarındaki silueti tüm dünyada hayranlık uyandırmaktadır. Dört yanındaki pencereler daima güneş ışığı alacak biçimde tasarlanmıştır

.

Ortaköy Cami minareleriyle estetik kazanan bir yapıdır. Kuşkusuz estetik yanı sadece minareleriyle kısıtlı değildir. Gerek Boğaziçi’ndeki konumu, kubbe ve dış cephe dizaynı estetik unsurlarını oluşturan diğer özellikleri arasındadır. Ancak minareler dönemin pek çok camisinden ayrılan bir biçimde minare tasarımına sahiptir. Minareler tek şerefeli olarak inşa edilmiştir. Caminin iki minaresi de Kuzey yönündedir. İnce ve uzun bir biçimde kırılgan görünümle iki yandan yükselen minareler caminin zarafetini daha da arttırmaktadır.

Ortaköy Cami’nin kubbesi pembe taştan yapılmıştır. Yapının dönemin diğer eserlerinin aksine tek kubbeli inşası o döneme göre yaratıcı bir fikirdir. Ayasofya ve Sultan Ahmet gibi iki dev eser başta olmak üzere Osmanlı mimarisine damga vuran pek çok eserin karakteristik özellikleri pek çok yapıda kendini gösterse de Büyük Mecidiye Camii hepsinden ayrı bir karakterdedir.


Ortaköy Cami iki bölümden oluşur. İlki padişah ve çevresi için yapılmış Hünkar kısmıdır. İkincisi ise diğer kişiler için yapılmış kamuya açık Harim kısmıdır. Hünkar kısmı yapıda üst tarafta yer alır. Harim giriş seviyesindedir. Bu inşa tarzı sultanlar tarafından inşa edilmiş tüm camiler için geçerli bir tarzıdır. Kategorik olarak bu tarz camilere sultanlar camileri anlamına gelen Selatin camileri denilir.