Beylerbeyi Sarayı
Beylerbeyi Sarayı İstanbul’un Üsküdar
ilçesinin Beylerbeyi semtinde bulunan ve Sultan Abdülaziz tarafından
1861-1865 yıllarında mimar Sarkis Balyan’a yaptırılan saraydır.Sarayın bulunduğu yer
tarihi bir yer olup, buranın yerleşim alanı olarak kullanılması Bizans dönemine
kadar uzanmaktadır. Bu bölgede Bizans döneminde İstavroz Bahçeleri olarak
anılan bir koruluk bulunmaktaydı.[1] Bizans döneminde bu bölgeye, 2. Konstantinos’un
diktirdiği büyük haçtan ötürü İstavroz (Stavroz) adının verildiği
söylenmektedir.[2] Eremya Çelebi Kömürcüyan, bu bölgede Bizans dönemine ait
kilise ve bir ayazmanın 17. yüzyılda hala ayakta olduğunu belirtmiştir.
Osmanlı dönemine ait buradaki ilk yapı ise II. Selim’in kızı olan Gevher Sultan’ın sarayıdır. IV. Murad bu sarayda dünyaya gelmiştir. Daha sonra 17.
yüzyılda bu bölgede I. Ahmet tarafından Şevkabad
Kasrı, III. Ahmet döneminde ise Ferahabad yalısı
yaptırılmış, I. Mahmud ise annesi için Ferahfeza
Kasrı’nı yaptırmıştır. Bu bölge padişahların hasbahçesi olarakta
kullanılmıştır. III. Mustafa döneminde
buradaki yapılar yıktırılıp arazisi halka satılmıştır.[3] II. Mahmud daha sonra
bu satılan arsaları tekrar geri alıp, 1829 yılında
burada bir ahşap saray yaptırmıştır. Bu sarayın 1851 yılında
çıkan bir yangın sonucunda bir kısmı yanmıştır. Sultan Abdülmecid’in de içinde
olduğu bir sırada yanan saray uğursuz olduğu düşünülerek bir süre
kullanılmamıştır. Daha sonra 1861-1865 yılları
arasında yanan sarayın yerine Sultan Abdülaziz tarafından
bugünkü Beylerbeyi Sarayı yaptırılmıştır.
Sarayın mimarı Sarkis Balyan ve kardeşi hassa mimarı Agop Balyan’dır.
Beylerbeyi Sarayı, bir saray kompleksi olup geniş bir
bahçenin içinde asıl saray (yazlık saray) ile birlikte Mermer Köşk, Sarı Köşk,
Ahır Köşk ve iki küçük deniz köşkünden oluşur.
Asıl saray olan yazlık saray, Rönesans, Barok ve doğu-batı üslubunun
kaynaştırılması ile yapılmıştır. Deniz kenarındaki rıhtım üzerinde inşa edilen
saray kagir bir yapı olup yüksek bir bodrumun üzerine yapılmış 2 katlı bir
yapıdır. Saray; Harem ( kuzey bölümü) ve Mabeyn-i Hümayun (güney bölümü)
dairelerinden oluşup; üç giriş, altı büyük salon 24 oda 1 hamam ve 1 banyo
içermektedir. Saray dikdörtgen bir yapıdadır. Sarayın çatısı bütün cepheleri
dolaşan bir korkuluk ile gizlenmiştir. Sarayın dış görünüşü zemin katla üst
katı birbirinden ayıran kuvvetle belirtilmiş bir silme ile ayrılmıştır. Sarayın
deniz ve yan cephelerinin orta bölümleri dışarıya doğru taşan üç bölüm halinde
düzenlenmiştir. Yapının pencereleri dikdörtgen şeklinde olup kemerlerle
süslenmiştir. Pencerelerin ve duvar köşelerinin arasında tek ve çift sütunlar
bulunmaktadır. Birinci kat tamamen mermerle, ikinci kat ise mermer benzeri
taşlarla döşenmiştir.
Sarayın içi de ahşap oymacılığı, altın nakış
işçiliği, resim ve yazı gibi öğelerle süslenmiştir. Sarayın iki katının planı
da ortadaki büyük bir salonun çevresindeki odalardan oluşmaktadır. Zemin katta
suyu denizden alınan ve üzeri camekanla örtülü bir havuz bulunmaktadır. Zemin
katta salonun köşelerinde toplam dört oda vardır. Zemin kattan üst kata havuzun
karşısında bulunan çift kollu geniş bir merdiven ya da servis merdiveninden
çıkılır. Üst katta bulunan büyük salona Kabul Salonu denir. İkinci katta büyük
salonun dışında iki küçük salon ile deniz ve kara cephesine bakan küçük odalar
vardır. Sultan Abdülaziz sarayın iç dekarosyonuna özel bir ilgi göstermiş
denize olan tutkusu nedeni ile sarayın tavanlarındaki bazı çerçeve ve
kartuşların içine deniz ve gemi temaları işletmiştir. Bunun dışında sülüs ve
ta’lik hatlarıyla yazılmış manzumeler vardır.[2] Sarayın harem bölümü ise daha sade düzenlenmiştir.
Sarayın Harem, Selamlık ve koltuk kapılarından olmak üzere üç girişi vardır.
Saray kompleksinin diğer yapıları olan
Mermer ve Sarı Köşkler 2. Mahmud döneminde yapılan eski sarayın parçalarıdır.
Mermer Köşkün cepheleri büyük mermer levhalarla kaplı olduğundan bu adı almıştır.
Bahçede ki büyük havuzun arka kısmında yer alır. Tek katlı olup ampir üslupta
yapılmış bir yapıdır.[4] Büyük bir salon ile iki odadan oluşur. Salonunda
büyük oval bir havuz bulunmaktadır.
Deniz Köşk
Sarı Köşk ise havuzun kenarında bulunup
bodrumuyla birlikte toplam üç katlı kagir bir yapıdır. Bütün katlarında birer
salon ve ikişer oda vardır. Salonunda barok merdiven bulunan toplam üç bölümden
oluşan sade bir yapıdır. Köşkün içinde deniz resimleri vardır. Yapının ön ve
arka cephelerinde yarım daire kemerli üçlü pencere grupları vardır.[5]
"Tunç Heykeller"
Beylerbeyi Sarayının İstanbul Boğazı'ından
görünümü (Şubat 2013)
Beylerbeyi Sarayı ve çevresi (Julia Pardoe'nun 1838 yılında Londra'da yayınlanan The
Beauties of the Bosphorus isimli kitabından) [6]
Ahır Köşk, padişahın atlarının bakımı için
yaptırılmıştır. Saray arazisini güney bölgesinde bulunmaktadır. Sarayın kapı ve
pencereleri at nalı kemerlidir. İçerisinde bir havuz ve yirmi bölmeli bir ahır
vardır. Bu Köşk hayvan resimleri ve at figürleri ile süslenmiştir.
Beylerbeyi sarayı denizden geriye doğru
setler halinde yükselen geniş bir bahçenin içinde yer alır.[7] Sarayın bahçesinde ağaç ve havuzlarla birlikte
tümü Paris’te yaptırılmış olan tunçtan hayvan heykelleri ile
süslüdür. Bahçede 80*30 m boylarında içinde sandalla gezilebilecek büyük bir
havuz vardır. Bahçe, denize paralel, rıhtım boyunca uzanan süslü bir duvarla
çevrilidir. Duvarın üzerinde saraya denizden girişi sağlamak amacı ile iki kapı
yapılmıştır. Bunun dışında duvarın her iki tarafında küçük deniz köşkleri
bulunmaktadır. Bu köşkler altıgen bir yapıda olup, çatıları çadır biçiminde
yapılmıştır. Her iki köşkte de bir oda ve bir tuvalet bulunmaktadır.
Saray padişahların yanı sıra bugüne kadar
birçok ünlü ismi ağırlamıştır. 2. Abdülhamid Balkan Savaşlarından sonra
güvenlik nedeniyle Selanik’teki Alatini Köşkü’nden alınıp Beylerbeyi Sarayı’na
getirilmiş ve hayatının geri kalan kısmını bu sarayda geçirmiştir. Sarayın ilk
önemli yabancı konuğu ise 3. Napolyon’un karısı Eugénie olmuştur. Sarayın diğer
önemli konukları ise Karadağ Kralı Nikola, İran Şahı Nasrüddin ile Ayastefanos
Anlaşmasını imzalamak için İstanbul’a gelen Gran Dük Nikola ve Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz
Joseph’tir. Cumhuriyet döneminde ise Atatürk’ün davetlisi olarak 1934 yılında İstanbul’a gelen İran Şahı Rıza Pehlevi bu sarayda konuk
edilmiştir. 1936 yılında ise Balkan Oyunları Festivali bu sarayda
düzenlenmiş ve Mustafa Kemal Atatürk o
geceyi Beylerbeyi Sarayı’nda geçirmiştir.[8]
Beylerbeyi Sarayı, 1909 yılında
mimar Vedat Tek tarafından onarılmıştır. Cumhuriyet döneminde
ise saraya gereken ilgi gösterilmemiştir. Boğaziçi Köprüsü’nün sarayın yakınına
yapılması sarayın bütünlüğün bozulmasına neden olmuştur.[9] Ayrıca sarayın büyük bahçesinin bir kısmı
Karayollarına bir kısmı Deniz Astsubay Okulu’na verilmiştir.[10] Gerek Boğaziçi Köprüsü’nün yapımı gerekse çeşitli
kurumlarca kullanılan yapıları sarayın orijinalliğinin bozulmasına sebep
vermiştir. Saray günümüzde Pazartesi ve Perşembe günleri hariç ziyaretçilere açık bir müzedir.
Beylerbeyi Sarayı
Beylerbeyi Sarayı'nın İstanbul Boğazı'ndan görünümü.
Bina
Tipi Saray
Mimari stil Osmanlı
Yer İstanbul, Türkiye
Yapım
Başlama tarihi 1863
Bitiş tarihi 1865
Tasarım ekibi
Mimar Sarkis Balyan
Beylerbeyi Sarayı | |
Beylerbeyi Sarayı'nın İstanbul Boğazı'ndan görünümü. | |
Bina | |
---|---|
Tipi | Saray |
Mimari stil | Osmanlı |
Yer | İstanbul, Türkiye |
Yapım | |
Başlama tarihi | 1863 |
Bitiş tarihi | 1865 |
Tasarım ekibi | |
Mimar | Sarkis Balyan |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder